2 Ekim 2007 Salı

Bir dans gösterisinin düşündürdükleri…


Este articulo se ha escrito despues de ver un espectaculo de un baile moderna en Garaj İstanbul. El show tenia mucho menos que ofrecer que yo esperaba. Total desilusion !
Yoksa ben mi aptalım?



İstanbul’un yeni sanat mekanlarından, Garaj İstanbul, İDANS Festivali’ne ev sahipliği yapıyor. Geçtiğimiz gunlerde bu mekanda Afraid of I adlı eseri ile dünya prömiyerini gerçekleştiren yönetmen Ibrahim Quraishi’yi ve Neverland adlı gösterisini sergileyen Özlem Alkış’ı izledik.

Ancak ne yazık ki büyük bir hayal kırıklığı içinde…

Çağdaş dansa ilgi duyan bir izleyici olarak doğrusu orada bulunmaktan ötürü büyük pişmanlık yaşadığım bir geceydi.

Sanıyorum her iki gösterinin de ana teması ‘anlaşılamamazlık’ üzerine kurulmuştu. Quraishi’nin gösterisi ilk dakikalardan sonra Çin işkencesine dönmeye başladı. Programda yazılana bakılırsa, ‘dansçıyı, kodlarını ve dansı görmemizi etkileyen yapıların performatif bir analizi’ ni izleyecektik. Oysa sahnede tuhaf devinimler yapıp duran çıplak bir adamı ve arkasında ona gitarı ve kovboy şarkılarıyla eşlik eden seksi bir kadının dakikalarca süren ve tümüyle tekrarlamalara dayanan – üzgünüm bunu söylemek zorundayım - iç bayıcı gösterisine sanıyorum 40 dakika kadar çıt çıkarmadan katlandım.Neyse ki salonda yalnız olmadığımı biliyordum!

Ardından sahneye gelen Özlem Alkış’ın ders yılı sonu müsameresine benzeyen ‘Neverland’i ise işkencenin dozunu bir kat daha artırdı. Yine program ile verilen bilgiye boş gözlerle baktım. Aslında ‘’ bedeni bir “durum” içersinde, objeler, anlamlar, görevler ile ilişkilendirerek anlık imgeler çizerek’’ sergiliyordu dansçı. Ve yine süslü ifadelere devam edersek, aslında ‘’aklın karmaşasında varolmaya çalışan, bitmemişliğinde seyirciyle gözgöze gelmekten sakınmayan bir duruş arıyor’du…Ama ben aptal olduğum için bunlardan hiçbir şey anlamıyordum!!!


Seyirciyle hiçbir alışveriş kuramayan, her anlamda ‘solo’ düzeyde kalan bu gösteride benim ne işim vardı? On dakika geçti geçmedi benim gibi birkaç izleyicinin peşine takılıp salonu hızla terk ettim. Kendimi aldatılmış ve kızgın hissediyordum. Bir Cuma gecesi, İstanbul trafiğinde onca yolu aşarak, bilet alarak geldiğim her iki gösteri de izleyiciyi sanki aptal yerine koyarak, hatta daha da kötüsü onu hiç umursamayarak şarkısını kendi bildiği ‘dilden’ söylemeye devam etti.

Gösterileri izlerken eminim benim gibi pek çok insan şöyle düşündü : ‘Aman allahım acaba ben mi aptalım, niye hiçbir şey anlamıyorum?’

Oysa…

Çağdaş sanat bence her şeyden önce bir iletişim platformudur. Ve eğer irtifa kaybetmek istemiyorsa izleyiciyle nasıl bir bağ kurması gerektiği yönünde daha çok zihin çalışması yapmak zorunda. Günümüzde sanatta ‘avantgarde’ olmak halkın anlayamayacağı, yüksek sınıf (!) sanat yapmak gibi son derece tehlikeli bir karaktere bürünmeye başladı. Bu kanımca toplumsal etki açısından da son derece vahim bir duruma işaret ediyor. İnsanlar sanattan uzaklaştıkça çareyi bambaşka platformlarda arayabiliyor. Son yıllarda giderek yükselen milliyetçi söylemlere ve gruplaşmalara bakmak yeterli…

Ve artık seyircinin de kendisine sunulan her şeyi ‘yutmadığı’ bir dönemdeyiz. Artık sanat izleyicisi bireyler olarak bizler kendi bağımsız yargımızla haklı beklentilere sahibiz. Bu denli ‘sıkıcı ‘ bir gösteriden sonra artık zamanımızın ve paramızın çarçur edilmesine de seyirci kalmak istemiyoruz!

Bu yazı aynı zamanda asagıdaki linkte de yayinlanmaktadir

http://www.dynamic.diyalog-der.eu/index.php?id=437&L=1

4 yorum:

sez dedi ki...

Ben de bu dans gosterisini buyuk bir düşkırıklığı ile seyrettim...uslupla oynamak, kalıpları kırmak benim cagdas sanatta en cok keyiflendigim seydir...yeni anlatı tarzları bulabilmek ve ya en azından denemek, yeni olana açık olabilmek hos bir duruştur diye düşünmüşümdür hep.. bu gösteri ile bu düşünceler bir bir yaprak gibi dokuldu ezildi gitti. açıkçası kimse bize bunu dans diye yutturamaz...

sez dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Ocean dedi ki...

Kesinlikle katılıyorum. Hatta o geceyi hatırladıkça gülmekten de katılıyorum! Hani modern dans konusunda hiçbir şey bilmesek kör cahil olsak yine de pes derdim doğrusu... Bi kere en büyük sorun öncelikle hikaye örgüsünün olmaması ve özensizlikti bence. Adı dans festivali olan bir etkinlikte gözelerime ve kulaklarıma ziyafet çektirmek isterken onlara eziyet ettiğim için öncelikle onlardan özür diliyorum. Aslında keşke paramızı geri isteseydik. Güzel olan tek şey karşı kaldırımdaki kediydi :) Çok daha sanatsal devinimlere sahipti!!

Ocean dedi ki...

Kesinlikle katılıyorum. Hatta o geceyi hatırladıkça gülmekten de katılıyorum! Hani modern dans konusunda hiçbir şey bilmesek kör cahil olsak yine de pes derdim doğrusu... Bi kere en büyük sorun öncelikle hikaye örgüsünün olmaması ve özensizlikti bence. Adı dans festivali olan bir etkinlikte gözelerime ve kulaklarıma ziyafet çektirmek isterken onlara eziyet ettiğim için öncelikle onlardan özür diliyorum. Aslında keşke paramızı geri isteseydik. Güzel olan tek şey karşı kaldırımdaki kediydi :) Çok daha sanatsal devinimlere sahipti!!