19 Mayıs 2016 Perşembe

1+1 Hayatlar ya da Yeni İstanbul’da Hayatta Kalabilmek


 
 
 
 
 
Hayli kişisel bir iç döküm ...
 
 
Dikkat ettiniz mi bilmem, son dönemde İstanbul’daki emlak piyasasında telaffuz edilen rakamlar dudak uçuklatıyor. Yıllarca kendi evinde oturup kiracı olma derdi çekmemiş ancak oluşan yeni şartlar gereği kurtlar sofrasında ev arayan çiçeği burnunda bir kiracı adayı olarak doğrusu son bir ay içinde gördüklerim, duyduklarım en azından beni fazlasıyla şaşırtmış durumda. Ben de içimi dökeyim dedim , en fazla kendi kendime söylenmekten kurtulurum ;-))

Öncelikle şunu kestirmeden koyalım, kent merkezinde yaşam artık aslanın ağzında arkadaşlar!  Şöyle ufak tefek, akmaz kokmaz, eli yüzü düzgün bir daire bakayım diyor emlakçıları dolaşıyorsunuz. Telaffuz edilen minimum kira 2.000 TL. Faturalar hariç dememe gerek var mı?

Yalnız yaşayacağımı söyleyince bazıları bana apartlara bakmamı öneriyorlar. Yani bildiğiniz ruhsuz, zevksiz mobilyalarla doldurulmuş otel odalarına. Apart odalar da 800 TL’den başlıyor. Bazılarında mutfak ve banyo ortak.

İstanbul’da hasbelkader bir veya iki daire sahibi olmuşsanız sizden keyiflisi yok. Hemen birini kiraya verip rantıyla geçiniyorsunuz. Geçenlerde baktığım evin sahibesi, bana üst katın boş olduğunu, tutmak isteyip istemediğimi sordu. Tarihi bir bina, şahane bir atmosfer.  Ufak bir balkonu da var. Açıkçası ağzımın suyu aktı. Dairede iki ayrı yatak odası olmasını ilginç buldum. Ortak girişli, ikinci katında bir başkasının yaşadığı, dairelerin herhangi bir kapıyla filan da ayrılmadığı evin sahibesi sadece o kat için 2.500 TL istiyordu.
‘’E, ama bu çok fazla değil mi?’’ diyecek oldum, iki odadan birini Airbnb’den kiraya vereceğini, eğer aynı dairede bir başkası ile yaşamak istersem kirayı biraz daha geriye çekebileceğini söyledi. ‘’Anlaşıldı, pek iştahlı bir hanımsınız’’ dedim içimden. Gülümseyerek oradan çıktım.
Bir başka sefer ise şehrimizin müstesna semti Moda'da bir ''stüdyo''yu görmeye gittim. Yerden ısıtmalı, eşyalı, güvenlik kameralı 1+0 pek minik pek güzel bir daire. 2.500 liracık! Artı depozit artı emlakçı artı bilmem ne...Hadi onları geçtim  dairenin dört tarafı da duvara bakıyor.  Gel de otur o konforun içinde şimdi!

Hayır, istenen rakamları veremeyecek durumda mıyım? Pekala da veririm. Yıllarca işinde gücünde, yapabildiği kadarıyla ufak ufak birikim yapıp bir kenara koyan bir insanım sonuçta. Belli bir yaşam standardım var. Ve fakat buna mukabil hem bu inanılmaz rakamlara içim yanıyor ve kendimi aptal yerine konmuş hissediyorum. Hem de şöyle bir gerçek de var ki 20 yıllık çalışma hayatımda ilk defa alım gücümü ciddi ölçüde sınırladığım bir dönemdeyim.  Maaşlar belli ama hayat belli değil ve orta halli geliri olup da mutlu olan varsa şapka çıkartırım doğrusu!
 Neyse ki artık çal çaput, kıyafete para vermiyorum. Bu da fena bir tasarruf değil hani ;-) En önemli yaşamsal giderlerimi yol, faturalar ve mutfak harcamaları oluşturuyor. Sistem seni Homo Economicus olmaya zorluyor.

Peki şikayetçi olduğum ne ?
Emeğimizin bir çırpıda eridiği bu yeni hayat düzeni aslında. 1+1’lere hatta o da yetmiyor 1+0’lara mahkum edilen bu düzenin parçası olmak benim derdim. Bu yeni düzende geniş oturma salonları, büyük sofralar ve arkadaşlık- komşuluk ilişkilerine pek yer yok. Herkes kendi küçük bireysel dertlerinin peşinde başı önde, gözleri telefonunda öylece yaşayıp gidiyor işte. Bazen düşünüyorum, bir ben miyim şikayetçi olan diye. Sanmam. Öyleyse nedir bu çapraşık düzende var olma çabası? Kime, neyi kanıtlama derdindeyiz?

Korkarım ki bir balonun içinde yerleştik, içerideki hava bitene kadar da orada yaşamayı sürdüreceğiz. Balon dedim de aklıma geldi, TÜİK 2015 yılına ait bir endeks yayınlamış, başlığı İllerde Yaşam Endeksi. Bu endeks konut, çalışma hayatı, gelir ve servet, sağlık, eğitim, çevre, güvenlik, sivil katılım, altyapı hizmetlerine erişim, sosyal yaşam ve yaşam memnuniyeti olmak üzere yaşamın 11 boyutunu kapsıyor. Endeks 0 ile 1 arasında değer alıyor ve 1’e yaklaştıkça daha iyi bir yaşam düzeyini ifade ediyor.
Şimdi bakınız; Yaşam endeksinde ilk sırayı Isparta almış. Yaşam memnuniyeti endeksinde ilk sıra Sinop’un olmuş. Eğitim endeksinde ise ilk sırayı Tunceli almış. Gelir ve servet, sosyal yaşam ve altyapı hizmetlerine erişimde ise İstanbul ilk sıradaymış.
Detaylı açıklamaları burada var ama beni en çok şu cümle bitirdi:
 ‘’Güçlü toplumsal ilişkilere, çeşitli sosyal faaliyetlere sahip olma yoluyla bireylerin sağlık, çalışma hayatı gibi diğer yaşam boyutlarını da olumlu etkileyen sosyal yaşam endeksinde ilk sırayı 0,6747 ile İstanbul aldı’’. ‘’Balon’’un içinden görünen tablo buysa, bu işte bir gariplik yok mu Allaşkına ?