13 Haziran 2008 Cuma

Pablo Picasso Çinli bir yazar olsaydı…


Endülüslü dahinin gerçek yüzü


Aşağıda okuyacağınız yazı resmin büyük ustalarından Picasso’nun bilinmeyen yüzüne dair ilginç ipuçları veriyor.


El Pais gazetesinde yayımlanan yazıdan enteresan bulduğum bölümler:
José Antonio Primo de Rivera, San Sebastián’da Pablo Picasso ile karşılaşmış ve ustaya şu soruyu sormuştu :


‘’ Üstadim, eğer yıllar sonra sizden, ‘büyük bir ressam olarak tanındı ama gerçekte kendisi Endülüs’ün en büyük şairidir’’ diye bahsedilecek olursa ne derdiniz?’’


1934’te Picasso’ya yöneltilen bu soru muhtemelen o dönemde küçük bir şaka olarak algılanmış olsa da Picasso’nun bu şakanın üstünden tam bir yıl geçtikten sonra kendisini yazıya vermesi hayli ilginç oldu.


Yine bu şakadan çok yıllar sonra, 1950’lerde Picasso, en yakın dostlarından biri olan fotoğrafçı Roberto Otero’ya şöyle bir itirafta bulunacaktı:


‘ Bir yazar olarak yazmış olduklarımın bir ressam olarak yarattığım resimlerden hiç de aşağı kalır tarafı yok … Aslında kendimi hem yazıya hem de resme aynı ölçüde adıyorum, her ikisine de eşit zaman harcıyorum. Belki bir gün, ben yok olduğumda kitaplarda hakkımda bu şekilde konuşulacak: ‘Pablo Ruiz Picasso: İspanyol şair ve dram yazarı. Ardında birkaç resim de bıraktı’.


Enrique Malén adlı bir biyografi yazarı şimdi Picasso’nun bu gizli kalmış yazarlık yönünü ortaya çıkarmayı amaçlayan bir biyografi yazıyor. Picasso’nun şiirlerinin kübik tablolara benzediğini söyleyen Enrique Malén, bir yazar olarak Picasso’nun keşfedilmemiş bir madene benzediğini ve yazdığı çok katmanlı metinlerle müthiş yaratıcı olduğunu söylüyor.


Peki Picasso nasıl yazıyordu? İşte bir örnek: (İspanyolca orijinali ile beraber)


... gritos de niños gritos de mujeres gritos de pájaros gritos de flores gritos de maderas y de piedras gritos de ladrillos gritos de muebles de camas de sillas de cortinas de cazuelas de gatos y de papeles...

çocukların çığlıkları, kadınların çığlıkları, kuşların çığlıkları, çiçeklerin çığlıkları, ahşabın ve taşların, hırsızların ve mobilyaların ve yatakların ve iskemlelerin, ve kedilerin çığlıkları…

Evet, Picasso işte böyle yazıyordu. Adeta kelimelerle resim yapar gibi, renklerle yazar gibi…

Yazmak Picasso için bir çeşit terapi gibiydi. Yazıyı hayatın zor dönemlerinde bir kaçış yolu olarak kabul ediyordu. 1935’te Rus dansçı Olga Koklava’dan boşandığında Picasso 54 yaşındaydı. Marie-Thérèse Walter yani o zamanki sevgilisi hamileydi ve boşanma Picasso’nun hayatını değiştirmişti. Resim yapamaz hale gelmiş, depresif bir ruh hali içindeydi. O da çareyi Paris’teki stüdyosunu bırakıp Boisgeloup’a, heykellerini yaptığı atölyeye kaçmakta bulmuştu. İşte orada ilk şiirini yazdı.


Şiirlerine mutlaka tarih atıyordu, sanki onlar günlüğünden bir parçaydı onun için.
Picasso’nun şiiri kendine aitti, yaşamından özgürce bahsediyordu şiirlerinde, bol argo kullanıyordu, tutkulu doluydu.


20 Kasım 1935'de yazdığı bir şiir:


Fleur plus douce que le miel, MT tu es mon feu de joie [Flor más dulce que la miel, MT eres mi fuego de alegría]


Yani;


Baldan da tatlı çiçeğim, MT sen benim mutluluğumun ateşisin.


MT kısaltmasıyla kast ettiği , sevgilisi Marie-Thérèse idi, Picasso’ya Maya adlı bir kız çocuğu vermişti…



Gastronomi, cinsellik, doğum yeri olan Málaga, savaşın korkunçluğu, çocukluk, İspanya’nın karanlık yüzü…


Fransızca ve İspanyolca yazıyordu Picasso. ‘’Eğer bir Çinli olarak doğmuş olsaydım, ressam olmaz yazar olurdum ve resimlerimi yazardım ‘’ diyordu 1954’te.


O yıllarda çok önemli bir grup yazar ve entelektüel çevrenin içindeydi, Max Jacob, Apollinaire, Reverdy, Jean Cocteau, Paul Éluard. Bu ortam onu harekete geçirmişti.


Önceleri yazdığı metinleri yayımlamaya çekiniyordu çünkü çevresinde belki de ondan kat be kat üstün çağdaş şairler vardı. ‘’ Evet korkuyordum, bu sanki uygunsuz bir anda soyunmak gibi bir şeydi’’ diye anlatıyordu bu korkuyu.


Yazarken ona ilham veren unsurlar arasında çocukluk anıları geliyordu. Flamenkoya bayılıyordu. Metinlerindeki sanat tutkusu, spontanlık, neşe, cesaret ve özgürlük çocukluk çağından beri içinde olduğu sanatkar ortamdan kaynaklanıyordu.
Not: Yukarıdaki eser Picasso'nun 'Bir Yazarın Portresi' adlı çizimidir.