1 Nisan 2015 Çarşamba

Sosyal Bilimler “Ne İşe Yarar’’?


Üniversite toplumla nasıl bir ilişki kuruyor? Hatta bir ilişki kurabiliyor mu? Akademik dünyanın sorunları toplumsal sorunlarla ne kadar temas edebiliyor? Üniversitelerde neden felsefe yapılıyor? Üniversite diplomalı edebiyatçı dünyayı kurtarabilir mi? Sosyoloji okumak insanı terörist mi yapar? Sosyal bilimler alanından akademisyenler ve öğrenciler Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleştirilen ve yedi diziden oluşan bir atölye çalışmasını kitaplaştırdı. Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi’nden Nisan başında çıkacak olan Sosyal Bilimler “Ne İşe Yarar?’’ başlıklı, kolektif bir çalışmanın ürünü kitap, neoliberal politikaların “ideolojik’’ dayatmaları karşısında günümüzde “Başka bir üniversite mümkün mü?’’ sorusunu yöneltiyor.”

ÖZGÜR DUYGU DURGUN

Önce bir anekdotu aktararak başlayalım;
Bir öğretim üyesi taksiye biner. Taksici sorar: “Hoca mısınız öğrenci mi?’’ Öğretim üyesi hoca olduğunu söyleyince taksici bu kez ne hocası olduğunu merak eder. “Siyaset bilimcisiyim’’ der akademisyen. Taksici hayretler içindedir, “Amma da yaptın hoca! Siyasetin bilimi mi olurmuş’’ mealinde bir şeyler söyler ve ardından ekler “Bunun için siyaset okutmaya ne gerek var, siyaset iktidar kavgasıdır!’’
Okuyanı gülümsetmekle birlikte, biraz da “vah halimize’’ dedirten yaşanmış bir hikâye. Öte yandan Türkiye gibi bir ülkede yaşıyorsanız taksicinin verdiği türde tepkiler artık çevremizde görmeye giderek alıştığımız, tepkiyi verenin “meşrebi’’ne göre bir tür hafifsemenin (Eee, okutacaksın/ okuyacaksın da ne olacak?) veya çaresizce kabullenmişliğin (Siyaset iktidar kavgasında olanların işi, bizim o işlere aklımız da gücümüz de yetmez) dışavurumuna dönüşebiliyor.
Yukarıdaki anekdot, 1 Nisan tarihinde raflarda yer alacak, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi’nden çıkacak Sosyal Bilimler “Ne İşe Yarar’’? başlıklı kitaptan alındı.
Üniversite bünyesindeki Sosyal Bilimler Kulübü’nün inisiyatifiyle düzenlenen, farklı disiplinlerden hocaların ve öğrencilerin katılarak tartışmalar yaptığı yedi oturumluk bir atölye dizisinin meyvesi olan kitap, felsefeden tarihe, edebiyattan iktisada akademik dünyanın sorunlarını, bu sorunların sokaktaki insan için ne ifade edebileceğini ve ne ölçüde toplumsallaşabileceğini geniş ufuklu tartışmalarla irdelemeye imkân veriyor.

Üniversitelerin “fayda”ları...

Kitabın başlığının tırnak içine alınmasının bir sebebi var. Sosyal bilimlerin ne işe yaradığı veya bir işe yaramasının gerekip gerekmediği sadece sokaktaki adam veya taksicinin sorusu değil zira. Hatta aslında belki de onlardan önce, mevcut koşullar düşünülecek olursa, akademinin kendine yönelttiği hayati soruların da başında geliyor bu işe yaramak/ yaramamak problemi.
Bu yönüyle bu çalışma, akademinin, kendisiyle ve toplumla kurduğu ilişkiyi konuşmaya çalışan; bu ilişkideki sorunları anlamaya , tarif etmeye soyunan ve bunu hoca ve öğrenci boyutu dâhil tüm bileşenleriyle birlikte yapmaya gayret eden değerli bir birikimi okurların dikkatine sunuyor.
Kitabın altyapısını hazırlayan nedenlerin başında 2012 yılının son çeyreğinde gündeme giren Yeni YÖK Yasa Tasarısı geliyor. Kamuoyunda “üniversitenin sonu’’ olarak değerlendirilen bu tasarı, hatırlanacak olursa, özellikle sosyal bilimler bölümlerini bir anlamda “kapının önüne ilk konulacaklar’’ listesinin başına taşımaktaydı.
Tasarının özünde bir üniversite reformundan söz edilirken aynı zamanda bu reform “fayda’’ kriteri üzerine tasarlanmaktaydı. Bu sorun arz eden yaklaşımı bir dizi atölyeye taşıyarak tartışan sosyal bilimci akademisyen ve öğrencilerin kolektif ürünü olarak çıkan Sosyal Bilimler “Ne İşe Yarar’’,  işte tam da bu noktadan hareketle “üniversite- toplum’’ ilişkisinin dayatılan “piyasa’’ koşulları çerçevesinde nasıl bir değişime uğramakta olduğunun kaydını düşüyor.

Piyasa hâkimiyeti

 “Felsefe nedir, felsefeci ne iş yapar’’dan tutun da tarihçinin geniş bir okur kitlesini memnun etmekle tarihi, bir tehlike olarak topluma yeniden sunmak arasında kalmışlığına; üniversite diplomalı bir edebiyatçının aslında vatandaşların vergisini çarçur edip etmediği sorusundan sosyoloji disiplininin üniversitelerin birer şirket gibi yönetildiği dönemde kendisine biçilen rolü reddetme cesareti olup olmadığına dair bir dizi esaslı mesele etrafında hararetli tartışmaları biraraya getiriyor bu çalışma.
Kitapta genel anlamda akademinin kendisi tartışılırken, akademik bünye içerisindeki iletişimsizliğe ve bölünmüşlüğe de göndermeler sözkonusu. Özellikle ilgili uzmanlık alanlarında yaşanan “kompartımanlaşma’’ sorunu üzerine yapılan tartışmalar önemli. Katılımcılar, akademide bugün gerçekleştirilen çoğu “disiplinlerarası’’ çalışmanın bile (!) neoliberal tercihlere ve piyasanın ihtiyaçlarına göre kurgulandığına dikkat çekerek bilgi üretimi ve yorumundaki kopukluğun altını “kompartımanlaşma’’ tabiriyle çiziyorlar. Okurlar da bu derin tartışmanın üzerinde kitabın “Disiplinlerarası Atölye’’ başlıklı bölümünde ziyadesiyle düşünebilir…
Neoliberal politikaların dikte ettiği fayda temelli bir akademi yerine “Sorunlarını toplumsallaştırabilme yolunu izleyen başka bir üniversite mümkün mü’’ sorusunu mesele eden tüm hoca, öğrenci ve konuya ilgi duyan herkesin merakını cezbedeceğini düşündüğümüz kitaba katkı sunan isimler arasında Boğaziçi Üniversitesi hocalarından Yıldız Silier (Felsefe Bölümü), Murat Baç (Felsefe Bölümü), Vangelis Kechriotis (Tarih Bölümü) , Fikret Adaman (İktisat Bölümü), Yahya Madra (İktisat Bölümü), Erol Köroğlu (Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü), Zeynep Gambetti (Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü), Ayfer Bartu Candan (Sosyoloji Bölümü), Meltem Ahıska (Sosyoloji Bölümü), Barış Büyükokutan (Sosyoloji Bölümü) ve Esra Mungan (Psikoloji Bölümü) yer alıyor. Kitabı yayına hazırlayan ekip ise Ezgi Hamzaçebi, Eylem Akçay, Umut Kocagöz, Fikret Adaman’dan oluşuyor.