19 Ocak 2010 Salı

Sınırlar korku üretir


2010 etkinlikleri kapsamında Tophane-i Amire'de açılan 'In Between-Arada-Tra' başlıklı sergi dünyanın üç farklı kentinden 36 sanatçıyı buluşturdu. Serginin Türkiye ekibinde yer alan tek yabancı sanatçı olan Pablo Martínez Muñiz, kamerasını Bizans'tan günümüze İstanbul'u kuşatan sınırlara çeviriyor.



İstanbul, '2010 Avrupa Kültür Başkenti ' unvanına kavuşarak muradına erdi. 2010 etkinlikleri kapsamında 400'den fazla etkinlik yıl boyunca kentin farklı köşelerinde İstanbulluları bekliyor olacak.

20 Ocak'ta Tophane-i Amire'de açılan 'In Between-Arada-Tra' başlıklı sergi de ilgi göreceğini tahmin ettiğimiz 2010 etkinliklerinden biri. Serginin ilginç yönü, çoğunluğu farklı ülkelerden gelen sanatçıların İstanbul için tasarladıkları işlere yer vermesi. Bir başka deyişle, bizi bizim dışımızdan, 'yabancı bir göz'ün anlatıyor olması.

Katalan sanatçı Antoni Muntadas yönetiminde Temmuz 2009'dan bu yana hazırlık çalışmaları sürdürülen sergide İstanbul, Cambridge (ABD)ve Venedik'ten toplam 36 sanatçının işleri yer alıyor. Türkiye'den katılan sanatçılar içinde tek 'yabancı ' isim ise, yaklaşık 8 yıldır İstanbul'da yaşayan ve çalışan görsel sanatçı Pablo Martínez Muñiz.

Pablo bu sergide bize 'Girilmez' bir İstanbul'dan söz ediyor. Sanatçı sergi için hazırladığı 'Girilmez'- Entrance Forbidden' adlı kitapta İstanbul'un yasaklanmış noktalarının haritasını çıkartırken izleyiciyi kentin 'sınır'ları hakkında düşünmeye davet ediyor.


'Sınır'larla aslında korku üretiyoruz


Pablo'nun 'sınır' kavramı fiziksel boyutu kadar, toplumsal ve sosyolojik bazı çıkarsamalar da içeriyor. 'Sınırlar aslında korku üretiyor ' diyor Pablo, 'Zaten başkalarına duyduğumuz korkulardan korunmak için sınırlar yaratıyoruz . Ama yarattığımız bu sınırlar ötekine güvensizliğimiz daha da besliyor. Bu durum sadece İstanbul'a özgü değil elbette, dünyanın her yerinde bu böyle''.

Pablo, kitabına başlarken öncelikle 'arada olmak' üzerine düşündüğünü ve bu kavramın sosyolojik, antropolojik ve kente dair çağrışımlarından yola çıktığını anlatıyor. Sonuç; İstanbul'un en geniş anlamda 'sınır'larıyla Bizans'tan başlayıp Osmanlı'ya ve oradan da bugüne 50 farklı fotoğrafla gelen bu kitap.

İşe, kentin tarihindeki ilk sınırlardan, Bizans döneminde inşa edilen duvar ve kalelerden başlayan sanatçı, bu sınırların zamanımızdaki karşılıklarına da değiniyor. Bizans duvarları bugün 'askeri bölgedir girilmez' levhasıyla çizilmiş güvenlikli alanlardan çok da farklı bir mantığın ürünü değil nasılsa. Ya da zenginleri yoksullardan ayıran dünün saray duvarları ise bugünün ultra lüks siteleri, içinde ayrıcalıklı sınıfın alışveriş yaptığı, sporuna gittiği bilmemne city'leri, hatta country'leri...

''Bazı sınırların toplumlar için trajik anlamları var kuşkusuz. Neyse ki, İstanbul'un öyküsü bu anlamda bir İsrail , bir Filistin ya da eski Berlin Duvarı kadar hazin değildi'' diyen Pablo'yu en çok etkileyen ise, kentin başına gelen 'coğrafi bir kaza' diye tanımladığı, Boğaziçi. Doğal yollarla iki kıtayı birleştiren ve ayıran Boğaz sayesinde kentin iki yakasının farklı karakterlere bürünebilmesi, buna rağmen birlikte yaşamaya devam etmesi hususuna özel bir işaret düşüyor Pablo.



İstanbul ne kadar Avrupalı?




Gelelim İstanbul'un 2010 Avrupa Kültür Başkenti olmasına. İspanya'dan kalkıp yaşamak için buralara gelen bu genç sanatçı , 'In Between-Arada-Tra' proje sergisine Türkiye'den katılan grup içindeki tek yabancı sanatçı olsa da uzun zamandır ev olarak İstanbul'u benimsediği için çok da 'yabancı' sayılmaz. Pablo'ya göre 2010'un en önemli kazanımı, Türkiye'de belki de ilk defa kamunun sağladığı finansman sayesinde genç sanatçıların sanat yapmasına olanak verilmesi. Öte yandan çeşitli Avrupa ülkelerinde İstanbul'un reklamı için ciddi bir 'marketing' bütçesi harcanıyorken hala pek çok İstanbullunun şehirlerinin Avrupa Kültür Başkenti seçildiğinin farkında bile olmaması düşündürücü.

Peki bu genç İspanyol ve 'artık İstanbullu' sanatçıya soralım, 2010 ajansı yetkililerinin açılış töreninde vurguladığı gibi, 'İstanbul gerçekten de bir Avrupa kenti mi?'. Pablo kimseyi kırmayacak bir yanıta hazırlanmış sanki; ' Bence tek bir İstanbul'dan söz edemeyiz, öyle çok İstanbul var ki. Ve bu İstanbullar arasında bazıları belki biraz daha 'Avrupalı''.



“IN BETWEEN –ARADA-TRA” sergisi 14 Şubat tarihine kadar gezilebilecek.

Yer alan Sanatçılar:
CAMBRIDGE Haseeb Ahmed, Agnes Chang, Linda Ciesielski, Adelaide Fuller, Yesica Guerra, Haruka Horiuchi, Ryan Maliszewski, Ogheneruno Okiomah, Ryan O’Toole, Jess Wheelock, Aylin B. Yıldırım
Koordinatör: Jegan Vincent de Paul
İSTANBUL Mehmet Dağ, Özerk Ergenç, Arzu Kuşaslan, Güneş Oktay, Suat Öğüt, Gökçe Özdamar, Ercan Vural, Eşref Yıldırım
Koordinatör: İstanbul 2010 Görsel Sanatlar Yönetmenliği
VENEDİK Rajeev Badhan, Clio Casadei, Valentina Ciarapica, Roberta D’Angelo,Cinzia Delnevo, Francesco Locatelli, Martina Malventi, Elena Mazzi, Corinne Mazzoli, Francesco Pedrini, Denis Pitter, Giovanni Roccabianca, Claudia Rossini, Giulio Squillacciotti, Chiara Trivelli, Chiara Zenzani
Koordinatör: Chiara Vecchiarelli