2 Mayıs 2013 Perşembe

Sadece aşkın değil, bir şehrin hikayesi

TARAF- ÖZGÜR DUYGU DURGUN - 27.04.2013 Bir romanın müzesi olarak hem edebiyat hem de şehir tarihimizdeki yerini alan Masumiyet Müzesi bugün birinci doğum gününü kutluyor, hem de tam 35 bin ziyaretçiyi ağırlayarak... “Ben 7-22 yaşım arasında ressam olmak istemiştim ve ruhumun derinliklerinde bir ölü ressam var dışarı çıkmak, bir şeyler yapmak isteyen. Ben ona izin verdim ve yaptı. Resmetmek, görmekle ilgili düzenlemeler yapmakla ilgili isteklerimin sonucu olarak da yaptım bu müzeyi. Daha kuramsal olarak ‘Niye yaptın bu müzeyi?’ diye soruyorsanız, bir roman yazdım ve bir müze yaptım. Dünyada eşi benzeri yok. Ama niye yaptım bilmiyorum’’. Masumiyet Müzesi’nin açılışının hemen ertesinde Orhan Pamuk gazetecilere bu müzeyi neden yaptığını böyle anlatıyordu. Bir romanın müzesi olarak hem edebiyat hem de şehir tarihimizdeki yerini alan Masumiyet Müzesi bugün birinci yaşına girdi. Pamuk verdiği söyleşilerde ‘’Bu bir Orhan Pamuk Müzesi değil. Tam aksine benimle ilgili çok az şey var burada, varsa da gizli saklı. Bu müze tümüyle bir kurgu’’ cümlesinin altını çiziyordu. Öyle olsa bile, ziyaretçilerin pek çoğu müzede gördüklerine inanmayı, içerdeki melankolik havayı gerçekmiş gibi solumayı tercih etti. Füsun ve Kemal’in aşk öyküsüyle hüzünlendi. Bazı aşıklar Kemal’in odasında sessizce oturup öpüştü, kimisi ise sadece bir aşk değil, bir şehir hikâyesi bularak eski İstanbul özlemini yad etti filmlerle, plaklarla, seslerle... Peki Masumiyet Müzesi nasıl bir ilk yıl geçirdi? Müze direktörü Esra A. Aysun ile konuştuk. Müzeye ilgi nasıl? Masumiyet Müzesi kapılarını açtığından beri 35 bin kişiye ev sahipliği yaptı. Ziyaretçilerimizin yaklaşık yarısı yurtdışından yarısı ile Türkiye’den geliyor. Üçte bir öğrenci ve yüzde 15’i kitaplarını damgalatarak ücretsiz girenler. En çok hangi bölüm ya da objeler ilgi çekiyor? Masumiyet Müzesi romanın 83 bölümüne karşılık gelen, son dört bölümü çatı katında sergilenen, 83 sergileme kutusundan oluşmakta. Bu kutularımızın her biri romanın bölümleri ile aynı isim ve numarayı taşımakta. Her kutunun ayrı bir hikâyesi ve sesi var bu yüzden de her ziyaretçi öncelikle kendisini en çok etkileyen roman bölümünün karşılığını arıyor. Ancak en duygusal anlar elbette Kemal Basmacı’nın 2000-2007 arasında yaşadığı ve romanın son dört bölümünü kapsayan çatı katında yaşanıyor. Buradaki oturma bölümünde özellikle çiftler elele, kolkola oturarak Kemal’in odasını büyük bir hüzün ve sessizlikle izliyorlar. Bazen de Kemal’in belirttiği gibi aşklarını rahatça yaşayabilecekleri bir ortam sunduğu için öpüşüyorlar. Müzemizin duvarlarına yansıttığımız Türk filmi kolajları ise sergilenen eşyaların yaşadığı İstanbul’u gösterdiği için oldukça çok ilgi görüyor. Çoğu ziyaretçimiz sadece bu filmleri seyredebilmek için dakikalarca aynı noktada kalıyor hiç şikayet etmeden. Müzemizin seslerinden de bahsetmek gerekir. Amacımız şehrin sesleri için de bir müze olabilmek olduğu için vapur düdüklerini, saat tıkırtılarını, kaldırımda yürüyenleri, top oynayan çocukları ya da gazinolardan müzik ve lokantadan yemek seslerini duyabiliyorsunuz. Sözün gücüne yaratılan tapınak Ziyaretçi defterine bırakılan sizce en ilginç yorum ya da yorumlar neler? Çok farklı dillerde birçok duygusal yazı var. Müzeyi gezdikten sonra duygularını özellikle Orhan Pamuk’la paylaşmak isteyen birçok ziyaretçimiz kendisine hitap ederek dolduruyor sayfaları. Oldukça mahrem ve güzel yazılar. Kendisini ya da ailesini Kemal ve Füsun’un hikâyesi ile özdeşleştirip, kendi aşklarına ses verdiği için Pamuk’a teşekkür edenlerin sayısı oldukça fazla. Füsun’un anısını yaşatan ve hikayeyi sonsuzlaştıran müzemizin varlığı için teşekkür edenlerin de... Ziyaretçilerimiz sadece bir aşk değil bir şehrin hikâyesini de bulabildiklerini yazmışlar. “Sözün gücü için yaratılmış bir tapınak” tanımlaması ise benim dikkatimi çeken en güçlü ifade oldu bu yazılarda. Sadece Masumiyet Müzesi’ni görmek için İstanbul’a gelen çok ziyaretçimiz var. Böyle bir İtalyan çiftimiz var örneğin, bugüne kadar müzeyi iki kez ziyaret ettiler ve müzemizin birinci yaşgünü 27 nisanda tekrar burada olmayı istiyorlar. Bu çift, 78 yılındaki İstanbul seyahatlerinde çektikleri fotoğrafları da müzemize bağışladı. Mahallelinin müzeye ilgisi nasıl? Çukurcuma semti yaşayanları ve esnafı müzemizi yakından tanıyor. Müze kapılarını ilk kez Çukurcuma semti sakinlerine açmıştı geçen yıl. Elbette, Masumiyet Müzesi’nin yarattığı çekimden çok memnunlar. Müzeye gelen her ziyaretçi muhakkak buradaki antika dükkanlarını geziyor. Ayrıca son dönemde artan galeri ve tasarım mağazaları da gelenlerin ilgisini çekiyor. Tophane ve Çukurcuma’da yaşayanların devamlı yolunu tarif ettikleri ve kurulum hikâyesini gözlemleriyle anlattıkları bir yer. Pamuk’un sesinden rehberlik Web sayfanızda Masumiyet Müzesi’ne bağış yapmak isteyenlerin eski mutfak eşyaları, aile albümleri gibi şeyleri bağışlayabileceği belirtiliyor. Evet, bağış yapmak isteyerek mail atan ya da müzemize gelerek eşya bırakanların sayısı 50’yi buldu. Ancak biz ilk etapta ön bağış formu ile bu objeleri geçici olarak alıyoruz. Maalesef müzemizde hem sergi hem depolama alanlarımız dar olduğundan dolayı büyük eşyaları değil sadece küçük objeleri alabiliyoruz. Bağışlanan eşyalardan hiçbirini sergilenen müze koleksiyonumuza katmadık. Ama müzemiz yaşayan bir müze... Önümüzdeki yıllarda perdelerini açacağımız henüz tamamlanmamış kutularımız, hayata geçirmek istediğimiz birçok projemiz var. Bu yüzden de ziyaretçilerimizin bizi düşünerek paylaşmak istedikleri eşyaları müzemiz için çok değerli. Ayrıca, bu yazdan itibaren müzemizde Orhan Pamuk’un sesinden bir sesli rehberimiz (audio guide) olacak. Bu tur Türkçe’nin yanısıra İngilizce olarak da yer alacak. Amacımız ilerleyen tarihlerde yabancı dil sayısını artırmak... Ziyaretçilerin en sevdiği bölümler ve Eco’nun aradığı Füsun’un tek küpesi... Replikası temmuz ayına kadar Londra Tasarım Müzesi’ndeki 2013 Tasarım Ödülleri Sergisinde yer alan 14 No’lu “İstanbul’un Sokakları, Köprüleri, Yokuşları, Meydanları”... Ya da, medyada gözleri bantlanarak teşhir edilen kadın fotoğraflarıyla kadının toplumdaki yerini çarpıcı bir dille anlatan 15 No’lu “Bazı Nahoş Antropolojik Gerçekler.” Herkeste benzer noktalarda ağrılar yaratan aşk acılarını gösteren 26 No’lu “Aşk Acısının Anatomik Yerleşimi” aynı zamanda müze dükkanımızdan en çok talep edilen afişimiz de... İlgi gören bir başka başlık, Orhan Pamuk romanlarının da edebi bir haritası olan 31 No’lu “Onu Bana Hatırlatan Sokaklar”... İzmaritten enstalasyon Umberto Eco’nun bu ayki İstanbul ziyaretinde Orhan Pamuk’la yaptığı müze gezisinde aynanın önünde Füsun’un tek küpesini aradığı 49 No’lu “Ona Evlenme Teklif Edecektim”, 1990’ların sonuna kadar evde kutlanan tüm yılbaşlarında ailelerin en büyük tutkuyla oynadıkları muazzam tombala enstalasyonu 58 No’lu kutu, Zeki Müren’in Türk Sanat Müziği nağmelerinin duyulabileceği 67 No’lu Kolonya... Ve elbette müzemizin girişinde yer alan en büyük ve etkileyici enstalasyon olan 4213 adet izmaritten oluşan kutu. Kemal’in 1976-84 yılları arasında Füsun’un içtiği izmaritleri saklayarak bunları yıl ve günlere göre kategorize ederek sergilediği ve altlarında Kemal’in tuttuğu notları Orhan Pamuk’un el yazısından okuyabileceğiniz bu kutu ziyaretçilerin önünde en çok vakit geçirdikleri kutulardan. Füsun’un Kemal ile direksiyon derslerinde giydiği elbisenin yanı sıra birçok eşyasının sergilendiği 73. Kutu da ise ziyaretçilerimizin Füsun’a en yakın hissettikleri bölüm oluyor.