8 Kasım 2008 Cumartesi

Rönesans’ın başkentinden notlar…




Rönesans'ın doğduğu yerdeyim. Avrupa sanat tarihinde tartışılmaz bir yeri olan Floransa’da. Yüzyıllar boyunca her türden sanatçıyı kendine çektiği için olağanüstü zenginlikte bir sanat birikimi yaratmış bu güzel kentin sokaklarını kardeşimle birlikte arşınlıyoruz.

Floransa deyince ilk akla gelen elbette silinemez bir mühür gibi kente ismini kazıyan Medici ailesi. Mediciler Roma döneminin görkemini tekrar yaşatmak amacıyla Floransa’yı adeta nakış gibi işlemişler.

Uffizi Galerisi

Rönesans’in hamisi olarak kabul edilen bu köklü İtalyan ailesinin kente armağanları saymakla bitmez ama belki bunların en önemlisi Uffizi Galerisi.
(İtalyanca’da uffizi ‘ofisler’ anlamına geliyor, mekan aslında yargıçlar ve bürokratlar için ofis ve toplantı salonu olarak inşa edilmiş)

Dünyanın her yerinden insan, sırf bu müzeyi ve muazzam koleksiyonunu görmek için buraya geliyor, tabi müzeye girebilmek için günler hatta yoğun sezonda haftalar öncesinden rezervasyon yapılıyor. Dünya üzerinde, bir günde 5000’e yakın ziyaretçi ağırlayan başka bir galeri daha bulmak zor olsa gerek.

Uffizi Galerisi koleksiyonunda Botticelli, Leonardo da Vinci, Raphael, Michelangelo ve Caravaggio gibi ustaların en önemli başyapıtları yer alıyor. Koleksiyon, Medici ailesi tarafından başlatılmış, daha sonra Medicilerin halefi olan Lorena Grandüklüğü tarafından yeniden düzenlenerek genişletilmiş ve en son olarak İtalyan Devleti'ne bırakılmış.


Ponte Vecchio (Vecchio Köprüsü)

Geldik Floransa’nın en meshur köprüsüne…14. yüzyılda yapılmış olan Ponte Vecchio. Çok eski tarihlerde kasapların yerleştirildiği köprüye, kasapların attıkları atıklar nedeniyle yaratılan gayri estetik görüntü nedeniyle bir süre sonra kuyumcuların yerleşmesine karar verilmiş. Bugün hala kuyumcu dükkanları açık.
Tarihin hoş bir cilvesiyle, 2. Dünya Savaşı’nda Floransa'nın tüm köprüleri Almanlar tarafından bombalanarak yıkıldığı halde, bu köprü bombalanmamış. Bir rivayete göre Hitler’in köprünün güzelliğinden etkilenerek bombalama emrini geri çektiği, bir başka rivayete göre de bombalama görevi verilen komutanın emre itaat etmediği söyleniyor.
Gerçek her ne ise, isabetli bir karar verilmiş ve kuyumcuları, turistik eşya satan dükkanları, her saat turistlerle dolup taşan cıvıltılı havasıyla bu sevimli köprüyü görme şansına erişmek güzel.


Boboli Bahçeleri


Ponte Vecchio’nun bitiminde yol bizi Pitti Sarayı’na (bir başka Medici imzası ) ve sarayın devasa büyüklükteki bahçesine götürüyor. Çok çeşitli ağaçlar, heykeller, çeşmeler ile dolu olan bu bitimsiz bahçede insan fantastik bir dünyaya atım atıyor, yeryüzündeki huzuru bulduğuna inanıyor. Öyle özenli bir peyzaj çalışması yapılmış ki, her dem yeşil kalan, yapraklarını dökmeyen ağaçlar sayesinde Boboli Bahçeleri keskin, yoğun bir yeşilin egemenliğinde taptaze kalabiliyor…


Galleria dell'Accademia (Akademi galerisi)

Floransa Güzel Sanatlar Akademi'sinin hemen yanında yer alan müzenin alamet-i farikası Michelangelo'nun meşhur Davud heykeline ev sahipliği yapması.

Rönesans heykel sanatının başyapıtlarından biri olan 507 yaşındaki heykeli görünce aklıma bir önceki İstanbul Bienali’nde çağdaş sanatçılarımızdan Serkan Özkaya'nın, Davud’dan esinlenerek yaptığı ama talihsiz bir kaza sonucu kaidesine yerleştirilirken düşülüp parçalanan köpükten Davud heykeli geliyor. İstanbul’da Davud ile buluşmak kısmet olmamıştı ama şimdi orijinali, sanki canlanacakmış gibi karşımızda!

Heykelin yapılış öyküsü ilginç… Michelangelo’ya Santa Maria del Fiore kilisesi'in avlusunda yatan kocaman bir mermer blok gösteriliyor. Fakat 40 yıl önce bir başka heykeltraş Agostino di Duccio, bu mermerden bir "Davud" yaratmak istemiş, ne hikmetse işe başlarken bırakmış. Daha sonra da hiç kimse bu mermere elini sürmeye yanaşmamış. Gel zaman git zaman iş Michelangelo’ya verilmiş ve 2 yıl süre tanınmış. O da dört yıl içinde bu olanağanüstü yapıtı ortaya çikartmış. İdeal erkek, mükemmel oran, sanat şaheseri...ne derseniz deyin, bir kilise bahçesine bırakılmış yatan mermer kütlesinden çıkan bu olağanüstü yaratığın karşısından ayrılmak hiç kolay değil....


Devam edeceğim.......