25 Eylül 2007 Salı

Büyülü bir alemin esin perileri




Alev Ebüzziya ve Nil Yalter’den yarım asırlık dostluğa adanmış bir sergi


DUYGU DURGUN
Mayadrom Life - Ekim 2006

Yaşamlarını ve profesyonel sanat kariyerlerini uzun yıllardır Avrupa’da sürdüren Alev Ebüzziya Siesbye ve Nil Yalter, ilk kez ortak bir sergiyle Galeri Nev’de sanatseverlerin karşısındalar.

Bu, aynı zamanda iki sanatçının 50 yıla yaklaşan kişisel dostluğunun sonucu olarak doğmuş bir proje. Sergi aslında, sergi kataloğuna bir önsöz yazan Nermin Kura’nın da ifadelendirdiği gibi “bir yaklaşma/ yakınlaşma öyküsü” olarak nitelendirilebilir çünkü bu sergide çömlekçi ustası ressamla, çanaklar tuvalle buluşuyor.

Alev Ebüzziya ve Nil Yalter’in yarattıkları dünya izleyiciye ilk bakışta biraz karanlık gelse de çok geçmeden o dünyanın parıltılı katmanlarına doğru bir yolculuğa sürükleniyor insan. Taş, toprak ve metal renklerinden oluşan, içine girdiğinizde sizi farklı katmanlarında dolaştıran büyülü bir evrendesiniz artık. Nil Yalter’in yaldızlı, gümüşi katmanlardan oluşan tuvalleri Alev Ebüzziya’nın “sırlı” çanaklarıyla, eski sembollerin, işaretlerin eşliğinde usul usul konuşuyor.

Alev Ebüzziya ve çanakları hakkında kanımızca bugüne dek en doğru biçimde yapılmış tanımlardan biri eleştirmen Garth Clark’a ait :“Alev Ebüzziya çanakları çağdaş seramik sanatı içinde artık ikonlaşmıştır”. Gerçekten de 20. yüzyılın yalınlaştırılmış çanak formunun en güzel örneklerini üretiyor Alev Ebüzziya. Gündelik yaşamımızın içinde yeri olan kaplar, adeta sihirli değnek dokunmuşcasına büyülü birer sanat yapıtı oluyor onun ellerinde.

Siyasal duruşuyla etnik-eleştirel bir sanatçı olarak tanımlanan Nil Yalter’i ise, göç, kültürel kimlik ve kadın sorunlarına yoğunlaşan yapıtlarıyla tanıyoruz. Sanat üretiminde bugüne kadar resimden fotoğrafa farklı malzemeler kullanan, o malzemelerin sunduğu olanaklardan yararlanan Yalter’in uzmanlık alanını dijital sanat oluşturuyor. 1980’li yılların başından itibaren Paris'te Sorbonne Üniversitesi'nde bu başlık altında dersler de veren Nil Yalter’in bu sergide sadece tuvallerini sergileyerek bizi şaşırtıyor.

Ebüzziya-Yalter sergisi içerdiği kültürel referansların zenginliğiyle de dikkat çekici bir nitelik taşıyor. İzleyiciyi zamanın katmanları arasında arkeolojik bir keşfe çağıran sergi, her iki sanatçının da yaşam biçimi olagelmiş “çokkültürlülüğün” izlerini eski Asur taş oymalarından başlayarak Anadolu ve Bizans’a ve oradan da günümüze dek getiriyor. Bu “arkeolojik keşif” yolculuğunda, belirgin bir “zamansızlık” duygusu eşliğinde, sembollerin, eski ritüellerin mekansız coğrafyasında dolaştığınız hissine kapılıyorsunuz.

Yarım asırlık dostluklarının süzgecinden damıttıkları işlerle yarattıkları büyülü alemin “esin perileri” olan Ebüzziya ve Yalter sanatseverlere keyifli bir göz ve bellek ziyafeti sunuyor .

Hiç yorum yok: