31 Mayıs 2015 Pazar

Nazi Almanya'sından Boğaziçi'ne uzanan bir hikaye

http://serbestiyet.com/Kultur-Sanat/nazi-almanyasindan-bogazicine-uzanan-bir-hikaye-143339

4 Mayıs 2015

Traugott Fuchs’un Nazi Almanya’sından Boğaziçi’ne uzanan ve dolu dolu bir yaşamın ardından Protestan Mezarlığı’nda sonlanan hikayesinden ilginç kesitleri gün ışığına çıktı.

MANA YAZICI/Serbestiyet
Nazi Almanya’sından kaçan bilim adamlarından Leo Spitzer’in öğrencisi oldu. Hocasının önerisini dinledi ve İstanbul’a yerleşti. 2. Dünya Savaşı döneminde İsmet İnönü sayesinde Alman Ordusu’na teslim olmaktan kurtuldu. İki yıl Çorum’da yaşadı, Anadolu’yu tanıdı. Yüzlerce resim ve eskiz yaparak Anadolu’ya ve İstanbul’a dair olağanüstü gözlemlerini ölümsüzleştirdi.  
Dilbilimci, yazar, ressam Traugott Fuchs hayatından ve çalışmalarından kesitlerle 29 Mayıs’a dek sürecek olan ‘’Bavullardan Kataloglara: Boğaziçi Arşivleri’ne Doğru’’ sergisinin en heyecan verici keşiflerinden biri…
‘’…Adeta sihirli bir anahtarla büyüleyici bir dünyaya gitmiş gibiydik. II. Dünya Savaşı öncelerine uzanan mektuplar ve fotoğraflar, Erich Auerbach’ın Dante üzerine konuşmasını içeren bir kaset, sayısız öğrencinin övgü ve bağlılığını dile getiren mektuplar ve kartlar, günlük gazetelerden yıllar boyu kesilmiş resim ve alt yazıların yapıştırıldığı sosyal tarih niteliği taşıyan elle yazılmış humoristik manzume ve vecizelerle donatılmış defterler, günlükler, doğadan toplanmış çeşitli renk ve biçimde taşlar, yapraklar, dal parçacıkları, deniz kabukları… Boş tebrik kartları ya da kasetçalar gibi kullanılmak üzere gönderilmiş bile olsa, pratik işlevini yitirip, gönderen kişinin mektupları, fotoğrafları ve onunla ilgili ne varsa hep birlikte paketlenmiş, armağanlar, dostluğa adanan kutsal birer hatıra gibi korunmuş. Madde ile tarih, manevi değerlerle belgesel nitelik iç içe girmiş, kaynaşmış…’’
Osmanlı’nın son hanımefendilerinden, Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı hocası Süheyla Artemel , ‘’Hocaların Hocası’’ olarak da bilinen Traugott Fuchs’un sınırsız zenginlikler içeren odasıyla ilk karşılaşmasını böyle ifade ediyor 1995 tarihli bir yayında.
Geç dönem Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne uzanan 150 yıllık dönemin tarihsel ve sosyolojik yönleriyle aydınlatılması açısından son derece önemli dokümanları bir araya getiren ‘’Bavullardan Kataloglara: Boğaziçi Arşivleri’ne Doğru’’ sergisinin en önemli sürprizlerinden biri olan Traugott Fuchs Arşivi dilbilimci, yazar, alaylı ressam Fuchs’un Nazi Almanya’sından Boğaziçi’ne uzanan ve dolu dolu bir yaşamın ardından Protestan Mezarlığı’nda sonlanan hikayesinden ilginç kesitleri gün ışığına çıkarıyor.
Savaş yıllarında Türkiye’ye geliyor
Fuchs, 1906 yılında Alsace-Lorraine bölgesinde küçük bir köy olan Lohr’da Protestan bir rahibin oğlu olarak dünyaya geliyor. Romanistik Dilleri ve Edebiyatı, Sanat Tarihi, Felsefe ve Pedagoji alanlarında eğitim görür; filozof Karl Jaspers, eğitimci Eduard Spranger, edebiyat tarihçisi Friedrich Gundolf’tan dersler alıyor.
Hocası Leo Spitzer ile tanışması Fuchs’un hayatına bambaşka bir yön veriyor. Spitzer’in Yahudi olması nedeniyle Naziler tarafından ders vermesi yasaklanınca, ırkçı politikalara karşı verdiği mücadele nedeniyle hakkında soruşturma açılıyor. Nazi rejiminden kaçarak Türkiye’ye sığınmış olan Spitzer’in davetiyle, Fuchs 1934 yılında İstanbul’a geliyor ve İstanbul Üniversitesi’nde Spitzer başkanlığında kurulan Yabancı Diller Okulu’nda çalışmaya başlıyor.
Alman ordusunda askerlik yapmadı
1943 yılından itibaren de Robert Kolej’de Alman ve Fransız dilleri ve edebiyatları üzerine dersler veriyor. İkinci Dünya Savaşı sürerken, 1944’te Alman ordusuna askerlik yapmak üzere çağrılma tehdidi altında bulunan Alman pasaportlu mülteciler için durum zorlaştığından, İnönü hükümeti, aralarında Fuchs’un da bulunduğu bu mültecilerin bir kısmını Çorum’a yollar ve Fuchs iki yıla yakın  süre Çorum’da yaşar. Bu süre içinde Anadolu'yu, halkı tanır ve resim yapmaya başlar. Resim alanında akademik eğitimi olmamasına rağmen, yaptığı birbirinden ilginç tabloları 'Çorum and Anatolian Pictures' adlı kitapta yayınlar.
Yaklaşık 200 civarında yayınlanmamış şiir, sanatsal ve sosyolojik önemi olan 200 kadar sulu ve yağlıboya ve beş binin üzerinde desen ve eskizi bulunan Fuchs bu çizimlerinde yerel halkı, meslek erbabını, bitkileri, sokakları, evleri adeta titiz bir belgeselci gibi kayıt altına almış.
Türkiye’yi içerden ama aynı zamanda dışarıdan bir göz olarak izleyen Fuchs,  60’lardan başlayarak dönemin popüler ‘’magazin’’ gazetesi Günaydın’dan  seçtiği kimi yazı ve fotoğraflardan kolajlar yaparak bir koleksiyon oluşturmuş. Ülkenin siyasal ve kültürel dokusuna dair kah mizahi kah ciddi yazılar ve manzumelerden oluşan bu ilginç koleksiyon 60-80 dönemi Türkiye’sinin hicvedilmiş manzum bir ifadesi adeta…
Vasiyeti Aşiyan’a gömülmekti ama…
1973 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nde çalışmaya başlayan Fuchs 1983 yılına kadar ders veriyor. Emekli olsa da üniversite çevresinden kopmayan bu sıradışı ‘’hoca’’ Rumelihisarı'nda bir eve taşınıyor. Ne yazık ki yaşamının son yılları maddi sıkıntılar yaşayan ve ilerleyen yaşlılıkla gelen rahatsızlıklar edinen Fuchs’un vasiyeti Aşiyan’a gömülmek ancak gayrimüslimlerin müslümanlarla aynı mezarlığa defnedilmesi uygulaması bir gecede kaldırıldığı için Fuchs’un vasiyeti bir türlü yerine gelmiyor. 21 Haziran 1997’de hastane odasında kitaplarının arasında vefat eden Fuchs, Protestan Mezarlığı’na gömülüyor.
Kişisel arşivini Boğaziçi Üniversitesi’nden meslektaşı Prof. Dr. Süheyla Artemel’e emanet eden Fuchs, bu arşivin Türkiye’de öğrenci ve araştırmacılar tarafından kullanılmasını istiyor. Çocukları olmayan Traugott Fuchs’un Almanya’da bulunan ailesi de bu isteğe uyarak arşivi Boğaziçi Üniversitesi’nin kullanımına tahsis ediyor.
Tarihi kişisel anlatılarla okumak
Traugott Fuchs’u tozlu arşivlerden çıkararak yeniden kamuoyuna tanıtan ‘’Bavullardan Kataloglara: Boğaziçi Arşivleri’ne Doğru’’ sergisi, büyük anlatıların ardında böyle küçük ve kişisel hikayelerin de gizli olduğunu göstermesi bakımından ilgiye değer bir emeğin ürünü.
Serginin belkemiğini oluşturan yazılı ve görsel dokümanların başında Robert Kolej- Boğaziçi Üniversitesi Arşivleri geliyor. Günümüzde New York’ta Columbia Üniversitesi Nadir Eserler ve Yazmalar Kütüphanesi’nde bulunan bu arşiv, Columbia Üniversitesi ile Boğaziçi Üniversitesi arasında gerçekleştirilen protokol sonucu dijital kopyalar halinde üniversiteye aktarıldı.
Ziyaretçiler bu sergide Fuchs’a ayrılan bölüm dışında,  Boğaziçi Üniversitesi’ne kişisel bağışlarla aktarılmış olan Adalet Ağaoğlu Araştırma Odası’nı; Boğaziçi Üniversitesi’nin kurucu rektörü, ünlü mimarlık tarihçisi  Aptullah Kuran Arşivi’ni, Türkiye müzeciliğinin ve arkeoloji çalışmalarının uluslararası bağlamda tanınmasını sağlamış olan Aziz Ogan’a ait Aziz Ogan Koleksiyonu’nu, Türkiye’nin ilk kadın arkeologlarından Halet Çambel ve eşi, ünlü mimar Nail Çakırhan’ın adını taşıyan Halet Çambel ve Nail Çakırhan Arkeoloji, Geleneksel Mimarlık ve Tarih Uygulama ve Araştırma Merkezi Arşivi’nden bir seçkiyi, Dışişleri eski Bakanlarından Melih Rauf Esenbel Koleksiyonu’nu, 1870’den 1990’lara kadar uzanan süreçte üretilmiş çizimleri kapsayan Mimari Çizimler Koleksiyonu’nu, uzun yıllar Robert Kolej’e hizmet vermiş Scotts Ailesi’ne ait olan Scotts Papers’ı kapsayan ilgi çekici bir seçkiyi görebilecek.
Boğaziçi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Cengiz Kırlı’nın liderliğinde Nurçin İleri ve Burak Şuşut’un yer aldığı küratör ekip tarafından hazırlanan bu önemli bellek sergisi 29 Mayıs tarihine dek Albert Long Hall’de yer alıyor. Sergiye eşlik eden hacimli kitap ise sergide yer alan ve alamayan geniş bir arşivi kayıt altına alıyor.

Hiç yorum yok: