1 Temmuz 2012 Pazar

Yarayı kaşımak rahatsız eder - ÖZGÜR DUYGU DURGUN - 01.07.2012 Berlinde De Bruyckere adını şimdiden bir kenara yazın. Çünkü muhtemelen Damien Hirst’ün başını çektiği güncel sanat dünyasının sıradışı isimleri arasında artık bu adı daha sık duyacaksınız Arter, Berlinde De Bruyckere’yi Türkiyeli sanatseverlerle tanıştıran ilk sergiyi gerçekleştiriyor. Sanatçının Yara/The Wound adını verdiği sergiyi gezerken rahatsız olacağınızı ve kendinizi biraz tuhaf hissedeceğinizi garanti edebiliriz. Çünkü adı üstünde “yara”yı kaşımak rahatsız eder. “De Bruyckere’nin işlerinin rahatsız edici yanı ne” diye soracak olursanız bu sorunun tam olarak bir yanıtı yok. İnsan, hayvan ve ağaç figürlerini birbirinin yerine kullanarak, izleyiciye bir an için “Bu bir insan bedenine mi yoksa hayvana mı ait” sorusunu sordurtan, aslında ne olursak olalım evreni paylaşan canlılar olarak hepimizin özde aynı olduğunu düşündürten tuhaf, hayli gotik bir metamorfoz öyküsü diye tanımlayabiliriz belki . Belçika’nın Ghent kentinde yaşayan ve Neo-Gotik stilde eski bir Katolik okulunu stüdyo olarak kullanan sanatçının işlerinde Katolisizm ve dinî referanslara göndermeler bir hayli fazla. Savunmasız, yaralanmış, cansız bedenler ister istemez “kurban” kültünü canlandırıyor insanın zihninde. Onları adeta törensel bir biçimde yeniden ele alış ve form veriş biçimi ise resmin eski ustalarının baş yapıtlarına göndermeleri olan gotik bir ritüeli andırıyor. Zihinsel bir iz Arter’in basın danışmanı İdil Kartal’ın rehberliğinde dolaşıyoruz sergiyi. Sanatçının yarayı salt fiziksel bir iz değil, “geçmişin bıraktığı zihinsel iz” olarak tanımladığını hatırlatıyor Kartal. Sonrasında zihnin yaralı labirentlerinde dolaşmaya başlıyoruz. Girişte büyük bir dolap düzeneğinin içinde kesilmiş el ve kol gibi uzuvları sanki gökyüzüne uzanmak isteyen ancak insana mı hayvana mı ait olduğu ilk bakışta anlaşılmayan figürler karşılıyor. Yakınlaştıkça uzuvlar ağaç dallarına dönüşüyor. İnsan ve hayvan bedenlerini deforme etmeyi seviyor sanatçı. Bunu yaparken geçmişten gelen, geçmiş dokusu olan malzemeleri tercih ediyor. Ölmüş atlardan sanat eseri Eskimiş bir masanın üzerinde kıvrılıp uykuya dalmış gibi görünen, aslında ölü olan atlar geliyor sonra. Sanatçının işlerinde at figürünün ayrı bir yeri var. Tesadüf bu ya, 2003 yılında Venedik Bienali’nden davet almasını sağlayan işi de yine atlarla ilgiliymiş. Siyah At/ Black Horse adlı bu çalışma sanatçıya uluslararası sanat dünyasının kapısını açan işlerden biri olmuş. Babası kasap olduğu için küçüklüğünden bu yana kesilmiş hayvan bedenleriyle içiçe olmaya alışkın sanatçı bu işlerinde Ghent’te bir veterinerlik fakültesiyle işbirliği yapmış. Fakülteye getirilen ölü atların ve hayvanların yakılmak yerine birer sanat objesine dönüşmesini sağlayarak onları bir anlamda yeniden dünyaya getirmiş. Hayvanların ölü bedenlerinin kalıplarını alan sanatçı, epoksi ve metal malzemeyle bu kalıpları heykele dönüştürmüş. Unutmadan belirtelim, bu sürecin hiçbir aşamasında hayvanın bedenine zarar verilmiyor, tam tersine oldukça itinalı bir sürecin ardından bedenin estetik dönüşümü başlıyor. Son bölümde ise bu sergiye de adını veren özel bir dizi iş üretmiş sanatçı. İstanbul’daki bir kitaplıkta bulduğu, 1890’lı yıllara tarihlenen tıbbi bir fotoğraf albümünden ilham almış. Yapılan ameliyatlar sonrası hastaların kamera karşısında ameliyat yaraları ile verdikleri pozlardan oluşan bu son derece ilginç dokümanter albüm ile De Bruyckere’nin işleri arasındaki paralellik şaşırtıcı ... Mekân olarak Çukurcuma Hamamı De Bruyckere’nin sergi için ürettiği yeni işlerin diğer ikisi ise bir 19. yüzyıl yapısı olan Çukurcuma Hamamı’nda yer alıyor. Arter’e ilave bir sergi alanı olarak seçilen bu mekân, sanatçının işlerini yerel tarihi dokuyla etkileşim içinde sunma arzusunu da yerine getirmiş oluyor. Yakın zamana dek ‘gay hamamı’ olarak bilinen bu tarihi mekân bedenin temizlendiği, bir anlamda deri değiştirdiği bir yer olarak sergideki işlerin imâda bulunduğu temalarla ile de konuşuyor. Sergideki tek canlı ve hareket halindeki beden ise, Fransız dansçı ve koreograf Vincent Dunoyer’e ait. Bedenin devinimi ve ifade diliyle yakından ilgilenen De Bruyckere, daha önce de dansçılarla model olarak beraber çalışmış ve bedenlerinin kalıplarını almış. Dunoyer, sergi süresince tekrarlanan Emanet başlıklı performansla bedenini ve Kibir başlıklı performans videosuyla bedeninin imgesini bir anlamda sergiye “emanet ediyor” veya “ödünç veriyor”. Sergilediği performansla adeta sergideki işlere hareket kazandırırken, kendisini de sergilenen bir ‘iş’e dönüştürüyor. Yara sergisini 26 ağustos tarihine dek Arter’de izleyebilirsiniz.

Hiç yorum yok: