1 Temmuz 2012 Pazar

Ritmin peşinde Mecnun misali

- ÖZGÜR DUYGU DURGUN - 12.06.2012 Aşkının peşinden kendini çöllere vuran Mecnun misali darbukanın peşinden giden Mısırlı Ahmet, temmuzda Güre’de 5’inci Uluslararası Ritim Kampı’nı düzenliyor Dünyaca ünlü darbuka ustası Mısırlı Ahmet’in kurduğu Galata Ritimhanesi 7-21 temmuzda Kazdağları’nda Ritim Kampı düzenliyor. Mısırlı Ahmet’ten darbuka sevdası uğruna çöllere uzanan serüvenini dinledik... Galata Kulesi’ni arkanıza alın ve meydanın karşısındaki Serdar-ı Ekrem Caddesi’ne dalın. Biraz ilerleyince kulaklarınıza bayram ettiren sesler duyacaksınız. Galata Ritimhanesi’nden yükselen bu seslerin peşinden gittik biz de ve ünlü darbukacı Mısırlı Ahmet’in beş yıl önce kurmuş olduğu mekânın kapısından içeri tütsü kokuları eşliğinde adımımızı attık. Düzenlenen basın toplantısının amacı Galata Ritimhanesi’nin bu yaz 7-21 temmuz tarihleri arasında Kazdağları’nda, Güre’de yapılacak olan 5’inci Uluslararası Ritim Kampı’nı duyurmak; aynı zamanda hem kampın hem de Galata Ritimhanesi’nin beşinci yılını kutlamaktı. “Darbuka çalmak itibarlı değildi” Dünyanın bu ilk darbuka okulunun kurucusu olan Mısırlı Ahmet karşılıyor bizi. Darbukanın büyük ustasını genel çoğunluk gibi gerçekten Mısırlı sanıyorsanız fena halde yanılıyorsunuz. İtiraf edeyim: Yıllar önce bir albümünü bir İspanyol arkadaşımın evinde gördüğümde Türk olduğuna ben de ihtimal vermemiştim. Mısırlı Ahmet öz be öz Ankaralı bir ailenin, mühendis olmasını beklenirken kendini darbuka sevdasına kaptıran meraklı ve biraz da haşarı çocuğu... Ve başlıyor Mısırlı Ahmet hikâyesini anlatmaya. Biraz çalıyor, biraz söylüyor. Yaşamından önemli dönemeçleri, Ankara’da yaz aylarında bulaşıkçılık yaparken dinlediği albümlerle tanıştığı darbuka sesine nasıl âşık olduğunu anlatıyor. Biz dinleyenler şanslıyız, çünkü hem Mısırlı Ahmet’in ilginç hikâyesini dinliyoruz hem de dünyanın ünlü müzisyenleriyle aynı sahneyi paylaşmış bir usta bize özel bir konser veriyor. Seneler evvel darbuka çalmanın hiç de itibarlı bir iş olmadığını anlatıyor Mısırlı Ahmet, hatta sevgilisine bile darbukacı olduğunu söyleyemediğini, onun yerine “davulcuyum ben” diyerek geçiştirdiğini söylüyor. Sahneyle tanışması yine Ankara’da bir düğün salonunda oluyor Mısırlı Ahmet’in. Zorla sahneye çıkarıyorlar. Ve sahneden indiğinde beş düğün salonundan birden teklif almış, rüştünü ispat etmiş bir “darbukacı” artık. Aramaktan yılmayan bir müzisyen Mısırlı Ahmet. Yıllardır darbukanın olanaklarını araştırıyor. Yeni teknikler deniyor. Bu merak onu bir gün Mısır’a kadar götürüyor. Orada Arap müziğiyle daha yakından tanışıyor, ustalara çalıyor. Aynı zamanda yepyeni tekniklerle yola devam etmek istediği için bunun sancısını da çekiyor. Mısır’ın “İbrahim Tatlıses”i Muhammed Fuat’ın karşısında çaldığı gün hayatı değişiyor. O artık Mısırlıların “Ahmedi Türki”si... Mısırlı Ahmet’i konser ardına konser veren, müzikten para kazanan bir insan olarak nitelemek pek doğru olmaz. O daha çok aşkının peşinden kendini çöllere vurmuş Mecnun misali bir yıl boyunca Mısır’da Sina Çölü’nde inzivaya çekilebilen, darbukanın ekmek parası değil, özgürleşme aracı olduğunu söyleyen, şimdilerde öğrencilerine ritim eğitimi vermekten zevk alan başka türlü bir müzisyen. “Ritmi bulmak için önce onu kaybetmek” gereğine inanıyor ve aramaktan, yeni keşiflerden hiç vazgeçmiyor. Mısır’dan sonra dört yıl ispanya’da yaşıyor, bu kez darbukaya Flamenko ritimlerini katıyor. Ritim sevdasının peşinde Mecnun’un yolculuğu biteceğe benzemiyor. Bu yolculuğun bir bölümüne katılmak isterseniz Mısırlı Ahmet Ritim Atölyesi’nin Kazdağları’ndaki kampını bizce kaçırmayın. Daha fazla bilgi için 212 243 86 02

Hiç yorum yok: