1 Temmuz 2012 Pazar

Bir de onlarla baksak ya...

ÖZGÜR DUYGU DURGUN - 27.06.2012

  İnsanın “ikili bir yaşam” sürmesi ne demektir kestirmek zor. Hapsedildiği bedende yaşayan başka biri iken insanın özgürce “işte bu benim” diyememesi büyük bir dram kuşkusuz. Evet böyle insanlar, böyle hayatlar var. Ve biz onları görmeyi inkâr ettiğimiz, ya da onları ahlâkın, dinin ya da toplumsal öğretilerin çerçevesinde erkek, kadın, baba, anne olmaya zorladığımız sürece seslerini daha güçlü çıkaracaklar. Türkiyeli LGBT (Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Transvesti) bireylerin yaşam öyküleri Guatemala doğumlu, uzun yıllardır Hollanda’da yaşayan fotoğraf sanatçısı Diana Blok’un kamerasından portrelerden oluşan bir sergiyle karşımıza çıktı: Bizim Aracılığımızla Görmek/ See Through Us. Bu aslında bir fotoğraf sergisinden çok izleyeni “ikili bir yaşam” sürmek zorunda bırakılan bireyleri anlamaya, onları “görmeye” çağıran bir davet. Türkiye’de eşcinsel, biseksüel veya transseksüel olmak yasadışı olmasa bile geleneksel toplum tarafından dışlanarak hakları yok sayılan bireylerin sorunlarına bu sergi ile dikkat çekmeye çalışan sanatçı, fotoğraflarında çifte hayat yaşamak zorunda bırakılan ve de imkân yokluğundan seks işciliği yapmaya zorlanan hayatları anlatarak İstanbul’da 25 haziran - 1 temmuz tarihleri arasında düzenlenen “Onur Haftası” yürüyüşlerine de katılacak. Fotoğraflara basit birer portre olarak bakmamanızı salık verelim. Zira o portrelerin gözlerine, bedenlerine, yatak odalarına, kanepelerine bile sinen o kadar çok detay var ki. Öyküyü onlar yazıyor aslında. Aman adımız çıkmasın İki yıl önce İstanbul’da açılması planlanan ancak bazı galerilerin önce hevesli görünüp, serginin içeriğinden rahatsız olunca “aman adımız çıkmasın” deyip vazgeçmesi üzerine rota değiştiren bir sergi bu. Pembe Hayat ve Kaos GL yardımıyla İstanbul yerine iki yıl önce Ankara’da, hem de inadına devlete ait bir mekân olan Çankaya Belediyesi Sanat Galerisi’nde açılmış ilk kez. Ve iki yıl sonra şimdi, Asmalımescit’te bir sanatçı girişimi olarak başlayan; şu ara profesyonel galeri olarak faaliyetlerine devam eden Sanatorium’da. Kendisi de muhafazakâr, ataerkil bir ailenin kızı olarak lezbiyen oluşunu annesine kabul ettirmekte büyük sorunlar yaşadığını anlatan Diana’nın derdi, aynı bedende hem kadın hem de erkek olmanın nasıl bir şey olduğunu anlamak ve anlatmak. Peki onu hiç tanımayan bu insanlara ve öykülerine bu kadar yaklaşmayı nasıl başardı? “35 yıldır portre çekiyorum” diyor Diana. “Güzellik, çıplaklık kavramları üzerine çok düşündüm, neye güzel dediğimize kafa yordum. Medyanın bu konuları sorgulama biçimi bana hep rahatsız edici geldi. Bu yüzden farklı anlatma biçimleri denedim. Belki bu pratik sayesinde şimdi insanlara daha kolay ulaşabiliyor, açılmalarını sağlayabiliyorum.” Çektiği portrelerin her birinin gerçek bir adı var ama o anonim kalmalarını tercih etmiş. Portreleri tamamlayan bir başka detay ise projeye katılanların kaleme aldığı anekdotlar. Sevgilisiyle yurtdışında evlenmek istediğini söyleyen de var, tanıdıklar arasında yapılan evlilik seremonisini ailesine “Yok canım, aslında tiyatro oyunuydu” diye anlatmak zorunda kalan da. Galerinin duvarlarına serpiştirilmiş bu notlarda istisnasız ortak bir mesaj okunuyor; Türkiye’de travesti ve transseksüellere normal bir iş kapısı kapalı bu yüzden tek yapabildikleri seks işçiliği. Yoksa hiç kimse otoyol kenarlarında çalışmaya bayılmıyor. Başka seçenekleri yok, çünkü evleri mühürlenmiş. Çünkü çıkış yolu yok. Türkiyeli LGBT bireylerin öykülerini yakın zamanda Belçika, Brezilya ve Arjantin’e götürecek olan Diana’dan gelecek yeni haberleri doğrusu merakla bekliyoruz. See Through Us sergisini 21 temmuza dek Sanatorium’da izleyebilirsiniz

Hiç yorum yok: