3 Eylül 2007 Pazartesi

heykeltraş mehmet aksoy'a ışık tutan 2 kitap




http://arsiv.zaman.com.tr/2002/12/03/kultur/butun.htm

‘Yeryüzünün tüm taşları bile düşlediğim heykellere yetmez’
Heykeltıraş Mehmet Aksoy’un, heykelle dopdolu geçen hayatının son 40 yılını sanatseverlerle paylaştığı “Çekicin Rüzgârında 40 Yıl” başlıklı retrospektif sergi hayli ilgi görüyor. Eserlerinde hep ‘muhalif bir çizgi’yi benimseyen sanatçı, yeryüzünün tüm taşlarının bile kafasındaki heykelleri yapmaya yetmeyeceğini söylüyor.
Heykeltıraş Mehmet Aksoy’un yapıtlarından kapsamlı bir kesitin yer aldığı İş Sanat Kültür Merkezi Kibele Sanat Galerisi’ndeki “Çekicin Rüzgârında 40 Yıl” başlıklı retrospektif sergi, kurgusu ve eşzamanlı olarak sunulan yayınlarıyla son yıllarda gerçekleştirilen en kapsamlı heykel etkinliklerinden biri olarak belleklere yerleşmeye aday.
Mehmet Aksoy, Kibele Sanat Galerisi’nde 10 Ocak 2003’e kadar sürecek dev sergide heykelle dopdolu geçen yaşamının son 40 yılını sanatseverlerle paylaşıyor. Aksoy’un 1960 ve 70’li yıllarda gerçekleştirdiği, Türkiye’nin siyasi anlamda geçirdiği sancılı dönemlere göndermede bulunan yapıtlarından, son yıllarda yöneldiği mitolojik temalara ve doğaya özlemini yansıttığı yapıtlara, sanatçının tüm bir heykel serüvenini, “Çekicin Rüzgârında 40 Yıl” adını taşıyan bu kapsamlı sergide izlemek mümkün. Bu serüven, Kibele Galeri’den İş Sanat bahçesine uzanan retrospektif sergi ile sınırlı kalmıyor; İş Bankası Kültür Yayınları’nca yayımlanan, gazeteci–yazar Aydın Engin’in Aksoy’la uzun soluklu söyleşisinin yer aldığı “Heykel Oburu” kitabında da karşımıza çıkıyor.
Mehmet Aksoy, yaşamının her döneminde heykel düşüncesiyle yaşıyor; heykelin sorunlarını yaşamının merkezine oturtuyor ve daha önemlisi durmadan üretiyor. 1970’lerde Almanya’daki Türk işçilerin varoluş sıkıntıları ve kimlik sorunları, 80’lerde Türkiye’nin acılı 12 Eylül deneyimi ve 90’larda taşların yerinden oynadığı, değerlerin değiştiği bir dünya... Tüm bu temalar, Mehmet Aksoy’un formlarında farklı estetik ifadelere bürünüyor. Değişim her ne kadar kaçınılmaz olsa da, gerek yapıtlarında gerek sanatçı olarak dünyaya bakışında ‘doğruluktan yanalık’, ‘şiddet’ ve savaş düşüncesine muhaliflik’, ‘insanı yüceltmek’ gibi değerleri inançla koruduğu gözleniyor.
Ancak, evrensel değerleri yüceltmek ile sanatın ve sanatçının politik angajmanların sözcülüğünü üstlenmesi arasında kalın bir çizgi çekiyor Aksoy ve “Propaganda, sanatı küçülten bir şey. İnsan inanmadan da bir şeyin propagandasını yapabilir. Ama inanmadan sanat yapılabilir mi?” diye soruyor. Heykel, ona kimi sosyal olgulara ilişkin saptamaları formlarla anlatabileceği bir özgür alan sunuyor. “Heykelde bire birlik, hayatı bire bir yakalama, onu dışa vurma, inandığını söyleme, umutlarını anlatma var. Bütün bunlar doğru şeyler. Biz inanıyorsak oluyor, inanmazsak ona form veremiyorsun.” diyor.
“Heykel Oburu” kitabında Türkiye’de güzel sanatlar fakültelerinde verilen heykel eğitimini eleştirerek, “heykel yapma aşkının yokluğundan” dem vuran Aksoy için dünya heykel sanatındaki tek “usta” Michelangelo. Onun çekiç vuruşunu, taşla ilişkisini örnek alıyor her zaman. “İnanılmaz bir kompozisyon ve inanılmaz bir duygu yükü var. Yaşı doksan mı, doksan beş mi ne, gece on ikide kalkıyor. Ölümünden üç saat önce. Piettalardan birinin kolu öndeyken onu alıp arkaya çeviriyor. İşte bunu örnek alıyorum. Ne kadar büyük bir sanatçı ruhu var, insanı harekete geçiren o enerji inanılmaz bir şey. Onu yapıyor, yoruluyor, yatıyor ve ölüyor. Böyle bir ölüm dostlar başına”.
Yaptığı bir hesapla bugüne dek yaklaşık 3.500 ton taş yonttuğunu söyleyen Mehmet Aksoy’un artık tek bir endişesi var. O da, yeryüzünün tüm taşlarının bile kafasındaki sayısız heykel düşüncesini uygulamaya yetmeyecek olması.
Özgür Durgun
03.12.2002


Mehmet Aksoy’a ışık tutan iki kitap
Sergiyle eşzamanlı olarak, sanatçının yaşamı ve heykel serüvenini konu alan iki ayrı kitap yayımlandı. Bunlardan ilki, Aksoy’un tüm yapıtlarının yer aldığı büyük boy bir sanat kitabı olarak hazırlanan “Çekicin Rüzgârında 40 Yıl” başlığını taşıyor.
Yazar Adalet Ağaoğlu’nun “Taşın Hayatı: Mehmet Aksoy Bütünlüğü” başlıklı yazısıyla yer aldığı yapıt, Aksoy’un sanata ve özellikle heykele bakışını yansıtan bir içeriğe sahip. Kitapta, fotoğraf sanatçısı Ali Konyalı’nın objektifine yansıyan Mehmet Aksoy heykelleri yer alıyor. İş Bankası Kültür Yayınları’nın “Nehir Söyleşiler” dizisinden yayımlanan “Heykel Oburu” adlı söyleşi ise “Yayladağlı yoksul köy çocuğu”nun, Alman heykeltıraş Fritz Cramer’in deyişiyle “Batı Avrupa’nın en iyi heykeltıraşı” olmaya doğru giden uzun soluklu serüvenini gözler önüne seriyor.
03.12.2002

Hiç yorum yok: